30 Nisan 2016 Cumartesi

mimarlar ve toma

topallamak suretiyle mimarlık yarışmalarıyla ilgili bir toplantıyı takip etmeye gittim. vardığımda farklı yarışmaların birincilerinin sunumlarından oluşan uzun bir seri sona ermişti. tabii kazananların kazananlara zaten bildikleri projeleri sunmasının öneminden ziyade ülkede yarışma alanında faaliyet gösteren belli başlı bir seri mimarın bu toplantıya katılımının sağlanması için böyle bir sunum seti oluşturulduğu anlaşılıyordu.

toplantıda sonraki tematik sunumları yapan ve söz alanlar yarışmalarla ilgili 60 yıldır tekrar tekrar üstlenildiği söylenen bir takım pozisyonları yeniden üstlenmekten sakınmadılar. bunlar arasında fikri arayan, kabulleri sorgulayan ve mimarlık problemini yeniden kurmayı üstlenen önerilerin daha fazla dikkate alınmasını talep ve rica edenler çoğunlukta olmakla beraber şartnameyi verili problem, mimarın işini de bu problemi çözmek olarak gördüğünü vurgulayanlar da yok değildi.

benim dikkatimi ise bunlardan çok şu çekti, hani en tırıvırısından en tekrarlanmaktan bıkılmış olanına kadar, çoğunluğu iyi hazırlanmamış olan sunumların hepsini ilgiyle dinleyen meslektaşlarımız bir tek, sayı ve yazı ile bir tek sunumda salonu boşalttılar. murat çetin'in son derece saygıdeğer roboski müzesi ve küçük armutlu yerinde dönüşüm yarışma süreçleriyle ilgili son derece saygıdeğer ve usturuplu sunumu esnasında tabii az önce verilen arada içilen şarap ve kahveleri boşaltmak, yeni şarap ve kahve ihtiyaçlarını gidermek, önceki sunumların yarattığı sıkıntılardan bir höf kurtulmak için falan, yani falan filan, bir takım sebeplerle, meslektaşlarımız salonu boşalttılar. hani yarışmaya katılmamış olmakta hiç sorun yok da, sunumunu da dinlemek istemediler. salonun tepesindeki ışıklıktan bir toma su akıtmaya başlayacak ya da sokak tarafındaki camların biri kırılıp içeriye biber gazı atılacaktı belki de. çıkmak lazımdı. sonra da kademe kademe geri gelerek salonu yeniden doldurmak... yani düşünüyorum, belki sunum kötüymüş sıkmış falan, suçlayıcıymış falan belki diyeceğim de, son derece düzgün, üslubu iyi bir sunum idi. kimseyi suçlamayan, başkasına sorumluluk yıkmayan, derdini anlatan bir sunum idi. diğer sunumların çoğu suçlayıcı, üslup olarak sıkıntılı, sıkıcı, iyi hazırlanmamış ve içi boş idi de, bu sunum süresini iyi kullanan, anlattığı gerçekten ilginç ve yeni olan az sayıda sunumdan biriydi.

demek istiyorum ki, mimarları ve ortamlarını sevmemek için sebep az mıydı da, az mıydı da, bir yenisi eklendi?

25 Nisan 2016 Pazartesi

Lakonik

Sanıyorum fena sakatlandım. Sıkıntının içinden ürünle çıkmayı planlıyordum ama onun yerine lakonizm üretecine dönüşmem gerekmektedir; Epiktetos usulü. Değil mi ki sarsılmazlık Epiküryen'e olduğundan çok Stoacı'ya yakışıyor >> Gördün mü bak, koptu.

Bir yandan da, koptu ama Epiküryen bir neşe getirdi. Topallayarak gidip geliyorum, sonra da oturup gülüyorum. Bizim bu halimiz ne olacak? Sarsılmaz Epiktetos ve kaygısız Epikuros; biri diğerinden çıkıyor. Dert insana lazım herhalde, iyi geliyor.

19 Nisan 2016 Salı

mhhh

galiba şu an dünyanın en sıkıcı işini yapıyorum. arada neredeyse bayılacak gibi oluyorum sıkılmaktan. bu yaptığım bir işe yarayacak mı? bilinmiyor. ama ilerlemek için bunu yapmak zorundayım. bu dünyanın en sıkıcı işi. işin yarısındayım. bir nefes alıp devam ediyorum. eff.