30 Aralık 2015 Çarşamba

yıl sonu

iyi gelişmelerden ötürü mutlu olmayı kendimize yakıştıramadığımız, dertsiz görünmeye cesaret edemediğimiz, gülümsemekten utandığımız bu günlerde her şeye rağmen kendi adıma olumlu bir yıl sonu değerlendirmesi yapacağım. 2015 tez savunmama giden süreçle açıldığı için tüm yıl adeta yokuş aşağı gitti. yani yuvarlanmak ve düşmek anlamında değil de, ferah ferah, haldır huldur, koşa koşa ve olaylar tarafından çekilerek ilerlemek anlamında. yüz yıldır emek emek yürütülmekte olan pek çok işin meyve vermeye başlaması, ürünleri almaya başlamak, yeni işlere girişmek, onların da ürünlerini dermek ve güzel de bir tatil yapmak derken gürül gürül ve güzel bir yıldı. benim açımdan. üstüne vicdan azabı serilmiş umutsuz kent havasından bir 6 ay kadar uzak kalmak da fena değildi, iyiydi. imkanı olanlara tavsiye edilir. 6 ay uzak kalınabildiğinde kentimiz o kadar çirkin değil, katlanılır. döneceğim. vicdan azabı ve utanç kolektifine üye olacağım.

[bu beyaz ve soğuk yılsonu olsa olsa barok ustalarının obua ve yaylı için eserleriyle geçirilir (bience). bir kahve yapıyorum ve çalışmaya devam ediyorum.]

7 Aralık 2015 Pazartesi

peff

adetim olduğu üzere feryat figan sonrası uğraşamadığım hatta katlanamadığım yazıyı bir kenara atıp dünyanın en ilginç konuları üzerine okumaya geçtim. kendi çalışmalarıma dalıp uzak kaldığım süre boyunca nörobilimciler, bilinç araştırmacıları ve 'genel yapay zeka' alanının umutlu emekçileri yeni ve heyecanlı bulgular ortaya koymuş, yorumlamış, tartışmış ve benim gibi amatörler için bunları imbikten geçirerek sonucu gerekli mevkilerde yayınlamışlardı (mesela bkz. scholarpedia). sayelerinde ufkumu genişletip günler süren tefekkürlere daldıktan ve bunları da gereğince not ettikten sonra bir sabah artık işe oturabileceğimi bilerek uyanmam da artık pek şaşırtıcı gelmiyor. hayır vaka çok şaşırtıcı da hep de böyle oluyor sonuçta. oturdum, başından sonuna yazıyı elden geçirdim, fena olmadı. ekleri, resimleri falan derken biraz daha işi var ama yükü kalktı. nefes aldım. bir daha asla! (bir dahaki sefere kadar asla.)

5 Aralık 2015 Cumartesi

bir yazıyı yazamamak

kaç haftadır, ya da aydır bu yazıyı yazamamakta olduğumu düşünüyorum. insanın bu kadar zamanda yüzlerce sayfa yazabildiği düşünüldüğünde, tutsa tutsa 1-2 sayfa yer kaplayacak bir yazıyı yazamamak insanı kendiyle ilgili düşündürüyor. bu yazıda ne var? başka bir açıdan, yazıyı yazmakta olduğum da düşünülebilir, yazının kavramsal yükünü ilmek ilmek zihnimde oturtmam gerekiyordu, fakat bu sanki gerçekleşti artık, bir araştırma idi, bir noktaya geldi. fakat yazılmaması.

bir kaç paragraflık bir yazıyı yazmak insanın bu kadar içini sıkıyorsa, taslağı yazılmış bir yazıyı oturup bitirmek bu kadar zor geliyorsa bu konuyla araştırmacı arasındaki sıkıntı nedir, ya da bu yazıya biçilen gömlekle yazının ilişkisi nedir, ney neyi tutmamaktadır, sıkıntı nerdedir. bir insan bir yazıyı yazmaktan nadiren bu kadar uzak olabilir. kaç oturum bir paragrafın kenarındaki bir kelimenin değiştirilmesi, bazen de sadece dosyanın açılıp kapatılmasıyla sonlanmıştır. içeriği hazır olan bir yazı kayalardan çakmak taşı darbeleriyle kesilmekte ve iç sıkıntısı yerinde durmaktadır. bunu şımarıklıkla da çalışmak istememekle de açıklamak mümkün değildir, en azından bu vaka için. her gün, her saat yazının başına belirli bir arzuyla oturan araştırmacı hazır olan yazısını neden, nasıl bitirememekte, nasıl, hazırda bitirilmek üzere yine belli bir arzu düzeyinde bekleyen diğer işlerine dönememektedir? yazılmak istenen, ilginç bulunan, yeteri kadar dolu ve üslubu da yakalanmaya başlanmış bir yazı, nasıl yazılamaz?