23 Eylül 2012 Pazar

yirmidokuzuncusu

banyo bandının temiz bedenleri birbiri ardına ambalajladığı, uzun bir özgürlük rejiminin ardından erken yatmanın acısının yeniden tadıldığı o son derece basık ve depresif okul öncesi son pazar günleri şu uzun tatilin son --ve keyifli-- haftasonunda ruhuma geçmişten temas ediyor. içine altı yaşında girdiğimiz döngüsel takvimi bu yaşta hala işletiyor olmak ne tuhaf. oraya gitmesem ve ortalıkta görünmesem farkeden olur mu acaba?

21 Eylül 2012 Cuma

bir kış daha ertelenmesi

bi kitap daha okuyorum bu son. sonra kalkıyorum işin başına geçiyorum. okul açılacak çeşitli projeler bekliyor doktora da bitirilecek. her akşam mesela yemekten sonra belirli bir süre küfredeceğim diye düşünüyorum bu önümüzdeki kış boyunca... ki içimde bir his hayatta bana okumaktan daha uygun bir iş varsa onun yazmak olduğunu söylüyor. tabi oturmaktan daha uygun olanın göçebe olmak olduğunu da söylüyor. tuhaf o zaman. hep haklı olmuyor bu ses. bazı kimselerin içinde kendilerini daha bir rahat hissettikleri birer yurdu var ise ki bu bazıları için bütün dünya ve bazıları için cemiyet hayatı ise bizim için de yazı böyle. hani dil olup bitenlerin evi falan değil ama yazı bizim evimiz. her yazdığım şahane oldu demiyorum tabii. sadece ben bu yazma işini pek keyifle ve kolaylıkla yapıyorum onu diyorum. ve yazılacak çok yazı var. şimdi oturup çalışmayı beklemek yerine bir takım uzun yıllardır yazılamamakta olan bazı yazılarımla uğraşıyor olsaydım diyorum. mümkün olmamaktadır. bu bir üç nokta üç nokta üç nokta doktora yüzünden. üç nokta üç nokta üç nokta!

10 Eylül 2012 Pazartesi

okula başlayamıyorum

bir takım şeyleri çekiştirip durmayı bıraktığı belirli bir nokta gelebilir. insanın. bu noktadan sonra zaman yayılıyor. işler ancak kendi kendilerine yürüyebilirler. özne kaybından ölünebilir.