28 Ekim 2012 Pazar

eşyanın virtüel alanı

bu bayram da bize doktora gelmedi.
onun yerine doktorayla ilgisiz ne varsa onu çalıştım.
diğer konular yerine doktorayı ertelemiş olmak tuhaf.

23 Ekim 2012 Salı

ilişkisel stüdyoya giriş için bir ilk karalama..

stüdyoyu bir hiyerarşi üzerinden sorunsallaştırmak bile ileriye atılmış bir hamle olacaktı. ama esasında katılımcıların çoğu bunun yetersiz bir tarif olacağını hissederler. hiyerarşide üst kademede anılanlar kontrolün kendilerinde olmadığını ve zaten kendilerinin zemini olan yürütücü diye bir töz bulunmadığını, daha karmaşık bir işleyiş olduğunu bilirler. öbür tarafta, bir tür diyalektik olarak iki terimli bir öğrenci-hoca kapışması da meseleyi açıklamak söz konusu olduğunda basit kaçar, zira her bir öğrenci ve her bir yürütücü sürekli başkalaşan davranışlar sergilerken, açığa çıkan çoklu pozisyonları eşzamanlı olarak işgal ederken, ya da daha detaylı bir anlatımla, hızlı gidip gelmeler üzerinden çok çeşitli pozisyonlar arasında bir ağ dokurken görülürler. bu ağ, esasında, örülmekte olduğu anda da sökülmektedir. ama belirli bir anda, güncellenme sıklığına (/hareketin hızına) bağlı olarak, tutarsız pozisyonları da biraraya katarak, bir tür pozisyonlar (/slotlar?) mekanı oluşturan (/açan?) bir arayüz olarak algılanacak kadar da kalıcıdır.

ajanlar üstlendikleri dış ve iç kaynaklı pozisyonlarca tariflenegelir. bu tariflemeler için pozisyonlar her bir tekillik (insan ya da kurum) tarafından üretilir (/açılır?). pozisyonlar, tarif şemaları (/formları?) oluşturacak şekilde, bir seri vasıf, görev, eylem barındırır. vasıflar çoklukla maniheist dikotomiler üzerinden işler (bunları üretir? bunlar tarafından üretilir?).

tüm farklı tariflere aynı anda atılmış bir acente olarak, her bir slottaki her bir formun (/şemanın) nasıl doldurulacağını yönetmeye çalışırız. dikotomilerin iyi yanında yer almak, en basitinden, dertsizdir. hani önemsemiyor olsak bile diğer herşeyin aynı olduğu durumda iyi yanı tercih ederiz.

21 Ekim 2012 Pazar

doktoralar zamanı

çalışmayı beklemeyi bıraktığımdan beri bana hiç doktora gelmiyor. içimden ne geliyorsa onu yapıp hem keyifli hem verimli bir zaman geçiriyorum ama işte, doktora yok ortalıkta.

bu da bir tür sabır testine mi dönüşecek sonra?
bostan kahinine gideceğim, elimde makas ile:

-ey küçük bostan, ey yeşil yapraklar! ey salata kasesi! gerçekten gelecek mi,
zamanı doktoranın? yoksa evde oturup onu çağırmam mı lazım?

8 Ekim 2012 Pazartesi

defeat'lerden defeat beğen

hay bin ünlem.

katılageldiğimiz çok katmanlı ilişkisel sistemlerin imkanları/sınırları/olurları/üretkenlikleri dahilinde, oldukça dar bir müdahale alanında ve pek çok farklı türde ve işlerlikte makina parçasının ahvali gözlenerek, bir tür sosyal makinenin ite kaka çalıştırılması girişimine stüdyo diyoruz.

bunda macera aramamak için yeterince sebep var (başta karmaşıklığı olmak üzere). bunun çalışan bir tek yolu bulunmuşsa, biliniyorsa, hiç sorgulamadan mazot tankından mazotu aktarmak, gazeteleri tutuşturup motoru ısıtmak, manivelayı çevirmek, yürüyüp gitmek, yürürken de motoru fazla ısıtmamak, rölantiye alışmak, keyfini sürmek gerekiyor. ama bazen, ya da belki her seferinde, sistemler öyle bir düzenleniyor ki (state of affairs), hareket alanı iyice daralıyor ve bir maceraya doğru sürükleniliyor. eldeki karmaşığın şamrelle girilen kanyondan sağ salim çıkmaya elvermeyebileceği basbayağı bilinmekle beraber, bir şekilde bir stüdyo üretmek ve işletmeye çalışmak gerekiyor ve evet yani yan çizmek mümkün değil, tek seçenek sahiplenmek ve iyimser olmak.

bu dönem boyunca roy bhaskar'ın trans-olgusal mekanizmaları üzerinden stüdyoyu tasvir etmeye girişecekmişim gibi bir his geliyor bana. en azından acenteliğin yükünü bir miktar yaymayı sağlardı. zira acenteliğin zor yükünü bazı durumlarda ekibinle paylaşıyorsun, olmuyor ise kainata yaymak lazım. çok yaşa fukodelöz, özneye ölüm!

4 Ekim 2012 Perşembe

defeatism

bir seri üretken toplumsal yapının uygun slotlarına bir acente olarak takılmamız ve işlev görmeye başlamamız ile sezon açılmıştır. bu açılış sınırların üzerinden kaygısızca aşıp haneler söndüren top mermileriyle kutlanmıştır. sipere saklandım ve dünyaya beyaz sayfa sallıyorum. rahat bırak beni.
yazacağım.