30 Eylül 2014 Salı

IEA ve arş

"Interleaved EA" adını verdiğim evrimsel algoritmayı "NSGA2" ("non-dominated sorting genetic algorithm 2") denen ve pek popüler olan pareto-tabanlı algoritmayla performans açısından kıyaslıyorum.. bir tür "benchmarking".. bunun için "racing" denen bir yöntemi kullanarak en iyi parametre kombinasyonlarını bulmak gerekiyor. yöntem gerçekten de bir yarışı andırıyor. daha doğrusu bir tür dayanıklılık yarışı gibi. bunu uygulamak için "student's t test" ve "welch's t test" denen istatistiki testleri anlamam gerekti. ama karışık konular değilmiş. ve zaten bunları kodlamam gerekmiyor. uygulaması scipy.stats'ta var. NSGA2'yi geçen bahar kodlayıp "design_proxy"nin içine ekleştirmiştim ve bir takım denemeler yapıyordum. neyse efenim, son bir kaç gün boyunca "design_proxy" için bir "racing" versiyonu kodladım. şimdi cefakar bir bilgisayar yüzlerce ve hatta binlerce saat çalışarak en iyi parametreleri arayacak. ondan sonra bir de bu kombinasyonlar kullanılarak yüzlerce saat IEA ve NSGA2 kıyaslanacak.. ara ara sonuçlar görselleştirilerek grafiklere aktarılacak.. işin çoğunu bilgisayar yapacak ama epiy uzun sürecek. akademik ölçütleri sağlamak kolay değil. her kıyaslama denemesinin 100 kere tekrar edilmesi gerekiyor, sonuçların muteber olabilmesi için. iş bu kadar uzun sürdüğü için önce basitleştirilmiş bir takım denemeler yapıp sonuçta anlamlı bir yere varılacak mı onu öngörmek önemli. bu projede, evet, sonuçta anlamlı bir yere varılacak. ondan sonra bi de şu "cholesky decomposition" dedikleri işlemi anlarsam, o zaman "self-adaptivity" prosedürümü de düzeltip Interleaved EA'in başını gerçekten arşa uzatacağım diye düşünüyorum.

26 Eylül 2014 Cuma

gıırç

ve öyle ya da böyle yeni denemeler başlar. başlayana kadar o kadar çok aksaklık ve erör açığa çıkar ve hafızanın gıcırtısı öyle bir göklere yükselir ki düğmesine basmaların alelade birinde programın bu sefer nazlanmadan ve pürüzsüz çalışmaya başlaması hep şaşkınlık verir. çalıştı!? ama işte ondan sonrası sanki bir trenin gah peşinden koşmaya, gah bir kompartmanında sürekli değişen manzarayı izleyerek keyfetmeye, gah bu trenin tüm demir tekerlekleri altında biteviye ezilmeye, gah da makine dairesinde kazana kürek kürek kömür atmaya benzer. bir projenin daha demir tekerleri nerdeyse hiç ses çıkarmadan yavaş yavaş dönmeye başladılar.

25 Eylül 2014 Perşembe

nasıöylebişeyyaptımlan

desktop'umda linux mint kullandığımdan bu mint 14 de artık desteklenmediği için bir takım güncellemeleri yapamıyordum tabii, eh bir format zamanı gelmişti.. bilgisayarda stabilite sıkıntıları başgöstermişti, yeni program yüklenmiyordu, kış geliyordu ve uzun yazın ardından uzun kış, yeni çalışma yılı ve yeni projeler öncesi yapılacak bakım, yenileme, temizlik ve bu türden tüm hazırlık işlemlerinin arasında tabii ki bilgisayarın da bir elden geçmesi normaldi.. saksıbostanı yeşertip, kompostu çalıştırıp, evi temizledikten sonra ve bisikleti bakıma almadan hemen önce yapılacak sıradaki işlemdi işte.. tabii ki mevcut dokümanlar incelendi, korunacaklar bir kenara yedeklendi, formatlar atılıp tertemiz mint 17 yüklendi, programlar, eklentiler, uzantılar, ayarlar her şey tamamlandı. cam gibi arayüzün karşısına oturup sonra dedim ki, ya peki ben hiç bir yere yedeklemeden, yıllar yıllar boyu sürmüş o denemeler, hadi eski denemeler bir yana da bu son, hani bahardan temmuza kadar süren o son denemelerin hepsini, ki bunların bir kısmına daha bakmamıştım bile, yani tatile gitmeden önce elektrik kesilene kadar dönsün dursun diye bıraktığım son denemelere bakmamıştım bile, hadi ondan öncekileri elden geçirip işlemiştim, işlediklerimi yedeklemiştim ve işlemediklerim sonuç çıkarılacak durumda denemeler değildi, bölük pörçük kısmi şeyler ya da sonsuz parametre aramalarının anlamsız sonuçlarıydı ve asıl sonuçlar zaten işlenmişti, elden geçmiş ve yazılmıştı. doğrulama testleri de yedeklenmişti, önemli olan kısmı yani.. atölyelerin denemeleri de tümüyle bir kenara konmuştu.. doğru. akademik açıdan sıkıntı yok, hesap verebilir haldeyim. ama geri dönüp bakmam gerekmeyecek miydi? hatırlamam, neleri denediğime, denediğimde neler olduğuna ve neleri denemediğime bakmam gerekmeyecek miydi? ya da ne bileyim sadece anı olsun diye bile.. saklanmaz mıydı? yıllarca süren bu kadar deneme ve deneyin ham verisini ben. nası sildim?

ve aslında tedirgin bir tabula rasa ferahlığı da vermiyor değil bu olan. dümdüz oldu.

16 Eylül 2014 Salı

işbaşı

suyun üzerinde geçen güzel bir tatilin ardından okulun ve işlerin başlar gibi olmasının ardından bisiklet üzerinde geçen güzel bir tatilin ardından okul ve işler yeniden başladı. işlerle aramızda açılan genişçe bir yarığın sonunda... bir doktora savunma tarihi, bir takım akademik iletişimler, proposition'lar, son düzeltmeler, şablon savaşları, yeni projeler, eski projeler, yayınlar ve biraz da tasarım derken yoğun bir dönem olacak herhalde ama hiç de hissettiğim yok yoğunluğu... ağzım kulaklarımda dolanıyorum çünkü, hava hakikaten az bulutlu ve açık. bir zamanlar bir imge vardı, bir perdeye yansıtılmıştı, bu perde ise bir yolu ya da kapıyı gizliyordu. sahne çok, yoğun, aşırı, baskıcı, gergin, heyecanlı, sıkıntılı, bol bol, bitimsiz bir çalışma iklimine doğru gidileceğini anlatıyordu ve perdeden sıyrılıp o yöne öylece gidiveriyorsun. bunu insana yaptıran nedir? sırasıyla bir takım etkenler sayıyorsun... ve neden sonra dönüp dolanıp kafanı bir kaldırıyorsun ki öncelerden tanıdık gelen bir yerlere dönmüşsün gibi geliyor... arkanda perdeye yansıyan imge.. önünde az bulutlu ve açık bir gökyüzü, kademe kademe ufka doğru birbiri ardına dizilmiş tepeler, denize dik ve yatay uzanan bu tepeler ve burunlar arasında mavi koylar, tatil, keyif ve ferahlık, arkana yaslanmak, gelsin iş, gitsin iş, ne olacak? ne tuhaf... bir imgenin arkasında kaybolup gittiğin uzun bir dönem boyunca en temel ilkenin iş olduğunu, sorumluluk olduğunu, meydan okumalar olduğunu, üretim olduğunu anlıyorsun. ilkem, çalışmaktır. hayır yani şimdi öyle olmadığını farkettiğin için şaşırıyorsun. bu mümkün mü? ilkesizliğine dönüşün ferahlığı içinde tepenin üzerinden yokuşaşağı salıyorsun.