21 Aralık 2012 Cuma

jüricilik motoru

öte yandan, içe-çökmekle yakından bağlantılı görünen bir diğer hususun ise ben farklı mekanizmalar üzerinden geliştiğini düşünmeye başladım. jüricilik kurumu jüricilerin sırtında yüceldiği kadar jüricilerini üretiyor da. sanki hep aynı insanlar gelip aynı jüricilikleri yapıyormuş, bu durum paralel olarak panelcilikler, lekçırcılıklar vd. diye gidiyormuş diye düşünüyoruz ki bu evet aynen böyle oluyor. ama bu noktada mesele şu, bu jüriciler jüriciliklerini hakediyorlar genelde. (1) çağırıldıklarında geliyorlar (ki bu o hengame içinde bir de ekstra etkinlikler örgütlemek durumunda kalan yürütücülerin hayatını gerçekten kolaylaştırıyor), (2) ağızlarını açtıklarında anlamlı şeyler söylüyorlar (ki bu yığınsal eğitim tarzında yorgunluktan arta kalan verimli zaman göründüğünden daha önemli, kulaklar ve zihinler anlamsız gevelemelerle aşındırılamayacak kadar değerli), (3) performansları jüriyi canlandırıyor (ki baygın ve sıkıcı bir jürinin aksine, kuvvetli performans verimli zaman miktarını artırıyor) ve (4) eğer artık tanınmış jüriciler haline gelmişlerse jüri etkinliğinin değerine isimlerini ekliyorlar, işin ciddiyeti ve görünürlüğü artıyor. ve ne kadar çok çağrılırlarsa ve zanaatlerini ne kadar çok icra edip geliştirirlerse, aynı bir yıldızın oluşma sürecinde olduğu gibi, sonraki çağrılmalarını o kadar garantiye alıyorlar ve bu motor bir çalışmaya başladı mı işte o her yerde karşımıza çıkıp duran aynı yüzlerden bir diğeri haline geliyorlar. burda bir kaçınılmazlık var.

Hiç yorum yok: