29 Kasım 2012 Perşembe

beynimizin yüzde yüzünü


çünkü ortalama bir stüdyodaki 10 ila 20 (ve bazen daha da fazla sayıda) öğrencinin her biri insanın karşısına düşünmek üzere ayrı bir proje çıkarır. bu projelerin her biri ayrı bir mevkide ve farklı problemler üzerinden geliştirilecek. bu öğrencilerin her biri kendine has ve her biriyle kurulan iletişimin tarzı farklı. öğrencilerin her biri kendine has bir projeyi ona has bir tavır içinde ve yoğun biçimde takip ediyor. yürütücülerin her biri her bir projeye her seferinde sanki ilk defa görüyormuşçasına konsantre olup o projeyi takıldığı çentiklerden, içine düştüğü kuyulardan, altına serilen sürtünmeli yüzeylerden sıyıracak yolların bulunmasına eşlik etmek durumunda. projeyi sağdan soldan dürtükleyip onu takıldığı yerden kurtarmaya çalışmak da yetmiyor, projenin hedef, ilham ve bütünlüğünü sürekli yenilemek, yükseltmek ya da en azından bunların yerlerinde kalmalarını sağlamak gerekiyor. bunu yaparken her bir öğrencinin ruhuna uygun bir iletişim tarzını o öğrencinin ruhuna uygun bir ilerleme tarzıyla eşleştirmeli. ve bunun her duruma uyan hazır bir formülü yok. ve bu hakikaten insanın tüm zihinsel kapasitesini ve tüm insani ve mimari birikimini talep eden zor bir iş. insan, kendi hayatında, aynı anda kaç farklı projeye konsantre olabilir? ve o stüdyoda geçen 4 ila 6 saat içinde zihni arka arkaya bir pistonu sıkıştırır gibi yüzdeyüzlük mesaisine sıkıştırıp gevşetmek gerekiyor, projeden projeye.

bir stüdyo günü insanı neden eblehleştirir?

Hiç yorum yok: