9 Mayıs 2012 Çarşamba

şiir, öykü, uzun öykü, roman, bildiri, makale, tez

zihnin dibi delinerek akademik metin yazılagelmesi. ya da esasında halihazırda yazılmış şeylerin parça parça farklı akademik formatlara dökülürken yeniden elden geçirilmesi. bir tür post-prodüksiyon. ve iyi oluyor. insan hızlıca yazıp geçtiği bir takım meseleleri tekrar, daha derinlikli, daha bir kavrayışla ve çaprazlama ilişkiler üzerinden yeniden düşünebiliyor. ama bunlar bir bitsin, önümüzdeki yıllarda akademik metinler yazı faaliyetimin minimal bir porsiyonunu işgal edecek. yılda bir iki metin.. en paylaşmaya değer konularda... çünkü hani akademik özeni ve tutumluluğu, bunların karşılık geldiği bildiri, makale ve tez formatlarının şekillenişini anlıyor ve takdir ediyorum da, bu akademik edebi türler beni kuruttu yordu sıktı. akademik tür ve üslupları meydana getiren etkenler bütününün bir yüzünde gereksiz laf kalabalığı yapmamak, birbirinin vaktini çalmamak, anlaşılır olmak gibi hedefler bulunmakla beraber, öbür yüzünde de yazı yazmakta (ve belki okumakta da) fazla usta olmayan kişilerin dahi akademik iletişime katılabilmesini sağlama arayışı yatıyor. ben de yani hayatında kalemi eline sadece tez yazmak ya da bildiri yazmak için almış kişilerle aynı üslupta, benzer içeriklerle ve aynı kısıtlar altında yazıyor olmaktan sıkılıyorum artık (hele bir de türkçe'de akademik metin yazmak bildiğin çirkin bir iş, takip etmen beklenen akademik üslup biçimsel açıdan bildiğin çirkin). tek tesellim başına oturduktan sonra hızlı yazıyor olmak. ama genelde ortalamadan daha kaliteli ürünler veriyorum diyemem. çünkü bunlar akademik faaliyetler üzerinden üretilmiş içeriğe odaklı yazılar. içerik ise sırf iyi yazmakla oluşturulamıyor. okuduğunla, alıntıladığınla, tartıştığınla ve saha çalışmaların ve projelerinle gelişiyor. bunlar oluşturuldukça bunları açık, anlaşılır ve özlü biçimde yazmak gerekiyor. bu alemde iyi yazmak bu anlama geliyor. şimdi yeni içerik üretmiyorum. üretecek halim yok. bir post-prodüksiyon dönemi bu. en fazla bir iki yeni referans ekliyorum, bir iki yeni bağlantı kuruyorum ya da bazı hususları daha iyi ifade etmeye çalışıyorum. ama iyi bir yazı yazmak gibi bir arayışım yok. bir akademik metni hazırlayıp yerine postalamak bir tatmin duygusu yaratıyor yine de. epiydir ertelenmiş bir işi bitirmek türünden... ve somut yani. hakem değerlendirmesinden geçip de yayınlanırsa somut bir çıktı kabul ediliyor. iyi bir yazı olması gerekmiyor. somut bir çıktı olması gerekiyor. o zaman bişey yapmış sayılıyorsun. temizlik, boya, ya da alışveriş gibi... ama işte bir yazı yazmaktan alınan hazzı da vermiyor. ayrıca kasıtlı biçimde bir edebi tür içinde yazmak da bana göre değil. hiç öykü yazmadım mesela, hep yazı yazdım. şimdi özet, giriş, ana metin, sonuçlar ve referanslar yazıp duruyorum. kafayı rahatlatıyor tabii de, tahta rahatlığı... 2,5 yıl önce hiç bildirim yoktu. çünkü hiç meyletmemiştim öyle fakir bir ifade aracına. akademik etkinlikler de hiç ilgimi çekmemişti. konuları öylesine sınırlanmış... katılımcıların çoğu alanlarının dar sınırlarının dışına taşan bir entelektüel donanımdan yoksun... şimdi bir sürü bildirimiz oldu. ve konferanslara büyük ölçüde benim gibi genç araştırmacılar katılıyormuş.. onlar hem entelektüel donanımdan yoksun hem de alanlarına ait birikimleri sınırlı. yine de konferanslar önceden düşündüğüm kadar sıkıcı değil. tabii o konu üzerine çalışıyorsan... belki makaleler falan da yayınlayacağım şimdi... sorarlarsa göstereceğim bak böyle böyle benim de akademik olduğumun somut belgesi bunlar. ve tamam tekrar söyleyeyim, anlıyorum, akademik dünyanın kuralları öyle boşa gelişmiş değil, hepsi verimlilik ve özen için yazılmış. ama bunları yayınladım diye kendimi anlamlı bir iş yapmış gibi hissetmiyorum işte.

Hiç yorum yok: