10 Nisan 2012 Salı

okumayan entelektüel

AA'den bir doktora öğrencisiyle sohbet ettik kısaca. tezini tasarım üzerinden yapıyormuş: research-by-design. böyle bir yaklaşımda insan araştırmacılığı kendi tasarımcı tavrı ve becerilerinin doğal bir uzantısı olarak kurgulayabilir diye konuştuk. öbür yanda, biz, tasarımcılıktan çok farklı kafa yapılarına ve yöntemler ailelerine adapte olmak durumunda kaldık tezlerimizi yaparken. buraya kadar herşey research-by-design'ı haklı çıkarıyor gibi. ama o noktada dedi ki, konuştuğumuz kişi, lisansta fazla metin okumuyorsun, yüksek lisansta da okumuyorsun, ondan sonra birden böyle doktorada okumaya başlamak da olmuyor, o yüzden de iyi research-by-design. hmm, orda bir durdum işte içimden.

bu aralar entelektüellik üzerine düşündüm ve acaba bazı insanların mesleği mi entelektüellik? entelektüel disiplinler mi var, mesela felsefe, siyaset bilimi, tarih gibi? ve bazı disiplinlerin entelektüellik gerektiren alt alanları mı var, mimarlıktaki history-theory-criticism alanı gibi? ve onun dışındaki çalışma alanları, mesela mimarlık, mimari tasarım yani, o da ayrı bi iş ve orda entelektüel olunması hem pratikte mümkün değil hem gerekli değil? ve mimarlık ortamındaki entelektüeller ya bu alt alanlarda çalışmaktalar ya da istisna teşkil etmekteler? yani gündelik faaliyetin mi seni entelektüel yapıyor? öyle bir alanda çalıştığın için mi entelektüel oluyorsun? öyle bir alanda tez yapmasan aslında derinlemesine okumayacak mısın mesela? mesleğin tez yapmak ya da puan toplamak olmasa?

ve ama bir alanın dar çerçevesi dahilinde, derinlemesine de okusaydın, entelektüel sayılabilecek miydin? farklı alanları kateden kapsamlı bir zihinsel birikim akla gelmiyor mu entelektüel denince?

öte tarafta yürekli'nin entelektüalizmi... ordaki zihinsel aktivite de son derece tasarıma has ve biçimsel olabiliyor, yazılıp çizilen bişey olmaktan uzakta ve yoğun bir okuma faaliyeti barındırmak durumunda değil. bir bakışla oldukça yüzeysel. kendine has, özensiz ve sığ bir tür entelektüellik: M-entelektüel (mimarın m'si) (ve tabi sanki-dikdörtgen günlerimiz. onu paketledim aslında koyayım kenarlar'a yakında.)

ve eskiden kitap okumak değerli idi. kendinden değerli görülürdü. şimdi mimarlığın akademik ortamında okumayı değerli ya da gerekli görmeyen insanlarla karşılaşıyorum. ama bir yandan da, mimarlığın aynı akademik ortamında, yoğun biçimde okuyan değerli arkadaşlarla da karşılaşıyorum. oh neyse.

Hiç yorum yok: