28 Kasım 2011 Pazartesi

sonuç olarak: ilginç bir tecrübeler yığınıydı. ama tavsiye etmiyorum.


bir seri haber var, özetle: (1) doktoramın taslağını yazdım. (2) güzel oldu. (3) hocalarıma yolladım, cevap beklemeye başladım. (4) bir hafta içinde omuz ve sırt ağrılarım geçti. (5) o ara bildiriler sunuldu, yeni bildiriler toparlandı, makaleler için kafalar toplanmaya başlandı, bekleyen projelere girişildi, stüdyo bir şekilde yürüdü vd. (6) sanki bir haznede yavaş yavaş biriken bir cismin tamamını tüketmişim gibi hissediyorum, hiç gücüm yok, yavaş yavaş gücüm yerine gelecek ve belki sürüklenmekten öte bir şeyler yapmaya yeniden başlayabileceğim diye umuyorum.

geriye dönüp bakıyorum, tabii daha bitmiş değil, daha yapılması gereken çok şey var, bir seri eşik daha var, sorunlar çıkacaktır. ama, geriye dönüp bakıyorum, bu doktora sürecinde yapmam gereken her şeyi gayet güzel yapmışım gibi duruyor. giriştiğim işlerin hepsini bir yere ulaştırmışım, hepsi olmuş gibi görünüyor. hatta.. işin başındaki beklentilerimi epiy aşan bir seviyede... [başarı! :)]

yayınlar, projeler, metnin kendisi gibi somut ürünler bir yana, hesaplamalı mimarlık konuları gibi daha önce hiç bilmediğim bir alana geçiş yaptım ve iyi kötü bu alanın temel meselelerini anlamaya başladım. programlama öğrendim ve yeni bir araç setine kendimi açtım... bir de.. doktora seni şurdan alıp başka bir noktaya kadar taşıyan bir süreç. artık niye doktor ünvanını aldıktan sonra akademisyenden sayılıyor insan, onu biliyorum. mesele basitçe bir konuda uzmanlaşmaktan ibaret değil. hatta belki de uzmanlaşma meselesi değil. doktora süreci insanı çalıştığı alanın akademik ortamıyla ilgili eğitiyor; o alandaki araştırma, eğitim ve yayın tavırları ve de akademik ortamla ilgili iyi bir giriş yapıyorsun.. insan akademik oluyor.

burdan bakınca, 'peki' diyorum, 'madem her şey yolundaymış ve oluyor gidiyormuş, ben niye kendimi sıkıntıda ve düşüşlerde hissetmekteymişim?'

bir takım cevaplarım var bu sorulara.. bi kere, ben daha önce hiç zora gelmemişim. her şeyi çok kolay yapmaya ya da kolayca altından kalkacağım işlere girişmeye alışmışım. başaramamak gibi bir tecrübem olmamış. uzun soluklu zor bir süreçte yılmadan çalışıp bir hedefe erişmek gibi bir tecrübem de olmamış. bu tecrübe beni sarstı. başarısızlık tecrübesi. başarısızlıklara rağmen o konuda çalışmaya devam etmen gerekiyor, 'tamam bunu beceremiyorum' ya da 'bu kadar oldu' deyip bir kenara kaçamıyorsun. devam ediyorsun. sonra oluyor. iyi oluyor. bir şeyler öğreniyorsun. daha iyisini yapıyorsun. iyi bir şeyler yapmak için yolda düşüp kalkmayı göze alman gerekiyor. hayır bunu zaten bildiğimi sanıyordum. ama 3-4 aylık süreçlerde bu tecrübe farklı yaşanıyor.. 5-6 yıllık bir süreçte meselenin rengi değişiyor.

bir de.. kendini diğer insanların değerlendirmelerine açmak.. o da zor bir deneyim.. sürekli değerlendiriliyorsun. sürekli bir takım mevkilerde bulunan bir takım insanlardan bir şeyler talep ediyorsun, sürekli başvurudasın, ricacısın, sürekli değerlendirme altındasın... hem araştırmacı hem de araştırmacı-dışı şahsiyetini ve de beklentilerini sürekli başkalarının değerlendirmelerine açmışsın... diğer insanların değerlendirmelerine açıldığında.. onlar da yaptığın işleri ya da ortaya koyduğun önerileri beğeniyorlar ya da beğenmiyorlar. kendi koyduğun eşiklerle mücadele etmek daha kolay ama başarı çıtanı da bir takım başka insanlar belirliyorsa...