1 Eylül 2011 Perşembe

konsantrasyon uçucu bir maddedir, bana onu verin

> birinci gün: nasısa direk tez kafasına giremem, hiç boş oturmayayım dedim grasshopper'in başına oturdum, geceyarısına kadar tatlı tatlı çalıştım.
> ikinci gün: sabah kahvaltının ardından durumumu tetkik ettim. tez kafasına dönemeyeceğimi anladım, geceyarılarına kadar grasshopper'a devam ettim, iyi geldi.
> üçüncü gün: artık acı çekmenin ve boş boş oturmanın zamanı gelmişti. tez kafasına girmeye çalıştım. güncel haritamı açtım, bir iki saniye kadar da başına oturdum gibi, ı-ıh içim almadı. biraz yeni öğrendiğim fotoşop triklerini gimp'te nasıl uygularım diye o mevzularla oyalandım. raflardan ve yığınlardan ilgili kitapları indirip onları ayrı bir yığın yaptım. yemek hazırladım. yedim. üstüme biraz melankolik bir hava geldi. bravo. yani akşam seansında bi daha deniycektim tabi çalışmayı ama, içimde bir başkası var, yani kediyi alır da dar bir yerden geçirtmeye çalışırsın da ayaklarıyla tutunur çırpınır, hayatta geçmez ya ordan... nasip değilmiş.
> dördüncü gün: nerdeyse başlar gibi oldum, bir iki not aldım, "nası yazıcam ben bu bölümü, ne yazıcam ben burda ya?" seviyesine geldim, haritamın yanına word açtım. kompostu karıştırdım. kokuyo. kapağını kapattım. bilgisayardaki ilgili dijital kitapları çeşitli klasörlerde buldum. birazına baktım. yoğurt yaptım. biriki alıntı not ettim. yani yoğurdum bitmişti sonuçta hayat devam ediyor. sonra arkadaşlar geldi, beni kurtardılar, boğazda bir balkona götürdüler, dönüp çalışacaktım tabi, dönecektim ya, nasip değilmiş.
> beşinci gün: oturdum evirmeye çevirmeye, notlar almaya geçtim, ne yazacağımı bilmediğimi gördüm, bir takım kitapları kurcalamaya devam ettim, bölümün outline'ını evirip çevirdim, sonra biraz biraz giriştim, çalışmaya başladım yani, sonra tezle ilgisiz bir sebeple kafam attı, aylardır silinmeyen lavaboydu ocaktı giriştim bir temizlik yaptım, sonra sardalya aldım, temizledim, pişirdim, misafirim vardı, yedik, akşam bi daha oturacaktım tabi başına işin, terasa tüm ekipmanı yaydım, her akşam olduğu gibi, yaydım yaymasına ama, nasip değilmiş.
> altıncı gün: kalkıp bol meyveli müslimi yememin ardından derhal oturup bir kaç sayfa birden yazdım. aslında yazdıklarımda bir önceki bölümün ciddiyetinden ve olgunluğundan eser yoktu ve biraz geyiğe sardırmaktaydım ama yazdıkça önemli noktalar belirmeye başladı, bir takım yerlerin başka bazı yerlere bağlanmaya başladığını gördüm, outline'ımı evirip çevirmeye geçtim, bölümü iyi kötü oturttum. o birbirine bağlanacak hususlar hala tam bağlanmış değil ama hele taslağı bir yazayım, bir iki hafta soğumaya bırakayım...
> böylece tez kafasına girmeyi başardım. ama bu yoğun çabanın ardından dinlenme şansım yok. ara veremem. tehlikeli. bu esnada yedinci gün olmuş ve bütün beyaz yakalılar tatile gitmiş.

Hiç yorum yok: