16 Haziran 2011 Perşembe

ikinci bir kayıt yayınla

peki şimdi de işin "parlak tarafına" bakalım.

21 asistan ("onlar")

(aşağıda listelediklerimi bizden daha kararlı biçimde gerçekleştirmiş ve gerçekleştirmekte olan ve bize de örnek olmuş olan az sayıda hocayı saygıyla bir kenara önce ayırayım ve devam edeyim)

asistanlar (ve en yeni yard.doç.lar) arasında bir iletişim ortamı var. çok kuvvetli değil. ama bu hale gelmesi de zaman aldı. en azından nerde ne yapmakta olduğu belli olmayan hocaların aksine, biz okuldayız, stüdyolara katılıyoruz, stüdyoları yürütüyoruz, stüdyoların dışında işlere el atıyoruz, yayın talebine karşılık vermeye çalışıyoruz, konferans konferans geziyoruz, masa çekiyoruz, pafta asıyoruz. burdayız. çünkü yaptığımız işleri internet üzerinden ve/ya okulda sergilerle paylaşıyoruz. ve aramızda bir etkileşim var. bu bazen havada kalan, bi türlü gitmeyen bir kelime oluyor, illa ele almak durumunda kalıyorsun. bazen bir isim oluyor, araştırıyorsun, hayatının akışı değişiyor. bazen ötekilerin yaptığı bir işi incelemek oluyor. ya da dışarıdan izlemek oluyor. bazen birlikte çalışmak oluyor.

kurumun genelinde daha kuvvetli bir etkileşim ortamı olmasının nasıl işe yarayacağını insan yaşayarak görüyor. çünkü zayıf etkileşim bile çok verimli. ama önce, yani onun için önce, insanın yeni bir şeyler yapmaya çalışıyor olması lazım, bir şeyler kurmaya, denemeye çalışıyor olması lazım.. yoksa etkileşimin anlamı yok pek. ve şimdi, bu da belki sadece gençliğe özgü bişey midir? gençlikten midir? ondan mı böyle olmaktadır?

Hiç yorum yok: