8 Nisan 2011 Cuma

2. ara jüri ve düşündürdükleri: çızım çozum maket.

itü sınırına dayanmak. oturdum da sırtımı itü sınırına dayadım. cümle içinde kullanıncası.
iki tür öğrenci gözlemledim (bu yaşıma kadar?) (yok sadece son bitirme ödevi jürisinde).

zor bir aşamadalar. ilk fikirleri oluşturma, geliştirme ve temsil etme şahane, o fikirleri maketler üzerinden kavramsal bir düzeyde çalışma şahane, ordan içinde bir seri işlevi barındıran bir mekan kurgusuna geçme: zayıf. tabii bu aşama da zor bir aşama ama öğrenciler de onunla başetmek için yeteri kadar donanmış değiller. işte bu taşkışla sınırı. mimarlık eğitimi bu binada buraya kadarki kısmı üzerinden yürütülüyor. bitirme ödevi de o dolaylarda uzunca dolanmak durumunda. o belirsiz maketteki tüm olasılıklar otokete atılan ilk çizgiyle buharlaşıyor. öğrenciler o şoku atlatıp tekrar ve tekrar çizimler ve maketlerle ilerlemeleri gerekeceğini çok anlamış göünmemekteler.

plan ve kesitlerin neden gerekli olduğunu bu son haftalarda tekrar tekrar görüyorum. plan oldukça arkaik bir temsil ve araştırma aracı. ama hala geçerli. bi kere son derece karmaşık mekan ilişkilerini araştırmayı ve temsil etmeyi başarılı biçimde sağlıyor. bu araştırma ve temsil işlevleri belki bir seri şema ve grafikle de karşılanabilirdi. ama planın bir üstünlüğü var, fiziksel durumu da oluşturuyor (ve istenirse belirsizliğe yer bırakmayacak biçimde) gözönüne seriyor. bazı binalarda plandan yapıya doğrudan bir geçiş yapılabilir. şema ile yapı arasında ise katedilecek çok ciddi bir mesafe var.

< 3B modelin fiziksel tarifleriyle 2B çizimlerdeki semantik katmanları BIM teknolojileri üzerinden entegre edecek, semantik bir katmanı olan modelleri gerçek mekanda [ve aynı anda sanal ortamda] ellerimiz ve sözlerimizle üretmemizi sağlayacak teknolojilerin geliştirilmesi yakın görünüyor. [böyle bir örnek daha görmedim ama aslında artık teknolojisi hazır görünüyor: 3B tvler ve kinect gibi ucuz arayüz araçları satışta, ses ve görüntü tanıma teknolojileri yeterli düzeyde ve BIM en popüler ve başarılı hesaplamalı tasarım alanı olmayı sürdürüyor.] o zaman ayrıca teknik çizim yapmak gerekmeyecek. çizimler modelden elde edilebilecek. ama modelin detaylandırılması süreci, plan çizme aşamasında gizlenen yoğun çözüm geliştirme sürecini daha görünür kılabilir. >

konuya dönersek: bir plan çizildiğinde (ki acemi zihinler için bu teknik çizimin zayıf yanı da olabilir) artık o kadar çok soruya yanıt verilmiş, o kadar çok karar verilmiş, o kadar çok çözüm geliştirilmiş oluyor ki... olasılıklar uzamı sınırlanmış oluyor. dolayısıyla kavramsal denilebilecek bir düzeyden olgun denilebilecek düzeydeki ilk planın ve kesitin çizilmesine geçilen o aşamalar oldukça kritik ve zor.

bu aşamada bizim gruptaki öğrencilerin iki ana yönelimi vardı, bir kısmı görece daha basit ve tanımlı, iyi bilinen biçimlenmeler üzerinden öneriler getirmişlerdi. onlar için bu kabuklarla ilgili pek çok çözüm zaten hazır ve açıktı. belirsizlikler azdı. plan ve kesit çizmek özel bir zorluk oluşturmuyordu. o projelerdeki asıl sorun bina programındaki karmaşıklığın yeterince anlaşılamamış olmasıydı. hazır bir program değil de gözatılabileceği söylenen bir seri senaryo verilmiş olduğu için mesela bu yapının bir acil durum stratejisi olması gerekeceği çoğu öğrenci tarafından atlanmıştı. yine de bu öğrencilerin işi daha kolay görünüyor. jüriden de destek görüyorlar. zira jürinin bir kısmı meslek pratiğiyle uğraşan hocalar. belki de türkiye'deki meslek pratiğinin fenalıkları, know-how azlığı, işbilmezlik, basit bir işi bile yürütmekte karşılaşılan zorluklar, meslek insanını yeni çözümler gerektirecek, zorluklar yaratacak biçimler üretmekten ziyade basit de olsa iyi işlenip sonuca vardırılabilecek fikirleri ön plana alan bir tavır geliştirmeye yönlendiriyor? anlaşılabilir. önemli olan basit de olsa bir fikri olgunlaştırabilmek. bunu daha önce yazmış mıydım.

diğer grup ise bu aşamayla boğuşması gerekeceğini tam algılayamıyor gibi, bazıları fikirlerini inceltip detaylandırmaya devam etmekte, bazıları yepyeni kavramlar geliştirmişler, iki grup da başetmeyi iyi bildikleri alanda tur dönmeye başlamışlar. ilk çizim denemelerini, ya da büyük ölçekli maketleri beğenmeyip o işten el çekenler, biraz belki cesareti kırılanlarla da karşılaşılabiliyor. kolay değil. bütün çözümleri kendileri keşfetmek zorundalar. örnekler inceleseler de oralardan aldıkları fikirleri birbirine entegre edebilmek zorundalar. sayısız karar vermeleri gerekiyor. ciddi miktarda bilgi edinmeleri ve yeni bilgi üretmeleri gerekiyor. bu okul onlara bu noktada fazla yardımcı olmadı. buraya kadardı. buradan sonrasında gerçekten kendi başlarınalar.

bir adet daha gözlemim var, bu bitirme grubunun ciddi kısmını birinci sınıftan tanıyorum. ve şunu gözlemliyorum, bir öğrenci bu okula girdiğinin daha ilk aylarında halini tavrını belli ediyor, ve bitirmede de hala aynı tavırları taşıyor oluyor. hal tavır derken, tasarlama tavrı, meseleye yaklaşımı, ürettiği biçimler, çalışkanlık düzeyi, üretim yoğunluğu ve becerisi, sorunlarla başetme kararlılığı vd. nasıl girerse öyle de çıkıyor. tuhaf. insan birinci sınıftan sonra hiç mi şekillenmiyorlar diye düşünebilir, ama benim söylediğim şu: birinci sınıfta da şekillenmiyorlar! okul öyle serbest ki, herkes geldiği hal neyse o temel özellikleri hiç kaybetmeden ve değiştirmeden buradan çıkıp gidebiliyor. bu iyi mi kötü mü onu bir süre daha düşüneceğim. zira yorumlanması güç bir durum. bu okula girdikten iki ay sonra bir öğrenciyi değerlendirip, o öğrenciden 4 yıl sonra ne çıkacağını nerdeyse %90 oranında tahmin edebileceğinizi iddia ediyorum burada.

Hiç yorum yok: