16 Aralık 2009 Çarşamba

iyidebunlargerçekhayattaneişimeyarayacak

bu aralar okumakta olduğum metinler düşündürüyor beni.. (vah canım..) biri hofstadter'in gödel escher bach'ı ki şahane bir kitap ve herhalde onla ilgili yazmalıyım (ama nereye?) öteki de şimdilerde göz atmaya başladığım "how to solve it: modern heuristics"(mihayleviçz ve fogel)... şimdi yazacağım not "problem çözme"yle ilgili... şimdi şunu düşündüm: liseden mezun olduğumuz zamanlarda lise eğitiminin ve üniversite sınavı hazırlığının etkisi ile daha bir geleceğin matematikçisi ya da mühendisi gibi bir düşünme tavrı içindeymişiz.. zaten eğitim sistemini hazırlayanların hedefi de oydu herhalde... şimdi değiliz... yani mimarlar olarak biz.. o zamanlar, gençken, karşımıza bir problem çıktığında verileri dikkatle okur ve varolduğundan emin olduğumuz o belirli çözümü bulmak üzere bir bulmaca çözücüsü hevesiyle işe girişirdik (bkz MVRDV'nin ilk çıkışı, bize tanıdık bir şarkı gibi geliyordu eskilerden, içimize işleyen bir yanı vardı analizden takip eden çözümün...) veriler var çözüm var çözmenin yolları var ya da yoksa bile keşfedileceklerini varsayıyoruz.. sınırlı bir alan hayal ediyordum ben karşıma bir problem çıktığında... bulmaca çözmek de daha heyecanlı geliyordu.. öyle bir zihin durumu ki herşeyi iyicene sınırlanmış güvenli bulmacalar gibi görebiliyorsun (bulmacaların kendilerini de).. belirsizlik yok. sadece henüz bulunmamış ama bulunacak olan terimler var. böyle bir kafa yapısıyla gerçek problemlere giriştiğinde onları sadeleştirerek belirli ve iyi tanımlı bulmacalara çevirme eğiliminde olabiliyorsun... bir mühendis ya da fizikçi için bir meziyet sayılabilir bu.. ama mimarlık gibi kesinlik kaldırmayan esneklikten başka kuralı olmayan bir alanda pek işe yaramıyor bu tavır.. şimdi niye bulmacalara olan merakımın yittiğini düşünüyordum.. eskiden olsa hofstadter'in kitabına tümden bir bulmaca gibi yaklaşırdım... şimdi basit bir bulmacaya bile girişsem mi girişmesem mi bilemiyorum.. çünkü ne olacak yani o kadar sadeleştirilmiş ki hiç bir gerçekliği yok.. çocukça bir dizi senaryosu gibi ya da eski türk filmleri gibi... tasarımcının edindiği kafa yapısının mühendis ya da matematikçininkinden farklı olduğundan handiyse eminim ve bunun faaliyet alanıyla ilgili olduğunu da ciddiyetle düşünüyorum... farklı farklı problem çözmekler...

3+3=? problem bu. mühendis iyi tanıdığı bir problemle karşı karşıya. hemen çözüyor cevabı veriyor. matematikçi de aynını yapardı sanırım.. ikisi de sonuca ulaşılabileceğinden emin olurdu. biri en ehven sonuçları üretmekte usta, ötekisi kanıt denen bir öykü türüyle haşır neşir... ama aynı ifadeyi tasarım öğrencisine verip "perşembeye 3+3lerinizi bekliyoruz" deseydik?

ifadenin bin ayrı yorumu gelecekti. bunlar oldukça serbest sabuklamalarla ilginç ve ikna edici yorumlar arasında bir skalaya yayılacaktı... düşünürseniz, 3 ne ki zaten? + ne? bu ifadenin bizden beklediği ne? ya da biz ondan ne çıkarırız? bağlamı nasıl öyküleriz? aslında matematikçinin ya da mühendisin yaptığı, ifadeyi baştan tanımlı tanıdık bilindik varsaymak... oysa gerçekten de olasılıklar sınırsız. acele ediyorlar. tasarımcının sorunu, ifade bu kadar tanıdık iken bile onu farklı şekilde yorumlamasının istenmesi. mimarın sorunu bilindik çözümleri uyguladığında mimarlık aleminde prestij kazanamayışı ama bilindik problemlerde amerikayıyenidenkeşfetmenin ölesiye saçma olması.

3+3=6 (p ifadesi) ve bağlamı çiziyorum: bu bir toplama işlemi. 3, 3 ve 6 ilkokulda öğrendiğimiz anlamda tam sayılar, + ve = sembolleri de sırasıyla 3 birimin 3 birime ekleneceğini ve çıkan sonucun ifadenin sonuna ekleneceğini anlatıyor. şimdi, hofstadter toplama yapan bir 'pq sistemi' tarifliyor. sonra da aynı sistemin başka biçimde yorumlanabileceğine ve gerçeklikte bu yeni sisteme karşılık gelen kullanımlar da bulunabileceğine işaret ediyor (örnek de non-öklidyen geometriler). ama ben başka bir yöne gitmek istiyorum şimdi. çünkü hofstadter için ikinci alternatifin aynı düşünsel mekanizma (akıl) için en az birincisi kadar geçerli olması önemli gibi görünüyor.ben diyorum ki, yukarıdaki tanımların hepsi geçerli fakat bugün bu ifade yanlış. yarın tekrar doğru olacak. gelecek perşembe için ajandama bakmam lazım. (bu ikinci durum için meteoroloji örneği var kitapta, iki bulut birleşince tek bulut oluyor, hala daha oldukça aklıbaşında bir düşünme, matematiğin laneti bu olsa gerek.)

hep öykü yazmakta olduğumuzu hatırlamakta fayda var.

Hiç yorum yok: