12 Haziran 2009 Cuma

üçüncü şeyler | third something

iş arasında avluya inmek sınıfsalmış, arkadaşlarla orda burda kokteylde partide kantinde yolda sokakta karşılaşıp lak lak ederken fikirler buluyor olmak yani her yerde çalışıyor olmak da sınıfsalmış. zihin durmuyor değil mi? nerde nasıl çalışacağı ve içinde nelerin nasıl gelişmekte olduğu da bilinmiyor, zihin bir kuluçka, besliyorsun, ortamını hazırlıyorsun.. o da sınıfsalmış. (geçmez.) iş bile olsa, yaptıklarından hayatın için tatmin devşirebilmek sınıfsalmış, işini sahiplenmek ve gerisine bakmamak, prestijini meslektaş ve sınıfdaşlarından devşirmek, en başta onların gözünde adam olmanın önemli olması, kendini sürekli pazarlamakta olmak _hem meslektaşlarına, hem olası eşlerine, hem olası patronlarına_ sınıfsalmış... sömürüye açık olmak (yeter ki akılsız bir yönetici işimi yapmama engel olmasın, işime kul köle olurum, bkz. dilbert) o da sınıfsalmış, örgütlenmeye ve politik konulara uzak olmak, kültürel üretiminde politik olmamak sınıfsalmış. kendini sunulan hizmetler ve bu hizmetleri ve malları deneyimlemek ve bunlarla şöyle bir görünmek üzerinden ve hazırlanmış kalıplar üzerinden tanımlamak ve bu tanımlanma işine, yani markaya, yani kimliğe gözü gibi bakmak sınıfsalmış. sakalıma kimse karışamaz demek sınıfsalmış, düpedüz sınıfımın özelliğiymiş. bisikletle gezi yapmak ve kaya tırmanışına heves etmek sınıfsalmış. hep çalışırken hiç çalışmıyormuş gibi olmak sınıfsalmış. hayatınla ilgili temel soruları sormak, neyim kimim ne yapıyorum ne olayım ne yapayım, bunları sormak ve bizim gibi cevaplamak sınıfsalmış. geç evlenmek, bekar takılmak, çocuk yapacaksa geç yapmak sınıfsalmış. işin dışındaki hayatını da düşünmek ve kimliğini çalıştığı kurumdan almamak, toplumsal grup kimliğinin ötesinde bireysel kimlikler oluşturmaya çalışmak sınıfsalmış. gevşek toplumsal bağlar, geçici ve gevşek tanışıklıkların ön plana gelmesi, akrabalık gibi atsan atılmaz satsan satılmaz ilişkilerin gerilemesi, mahalle baskısı ve kuvvetli bağlar yerine kontrolün dışına kaçma arayışı, açık ilişkiler, geçici ve zayıf bağlar, sürekli değişen arkadaş çevresine odaklanmak sınıfsalmış. görüşlere ve cinsel kimliklere karşı tolerans da sınıfsalmış ve işlevselmiş. bohemlerin etrafta dolanmasını sevmek, küçük jaz klüplerine gitmek, akşam dışarıda yiyecek güzel bir restoran bulunsun istemek sınıfsalmış. formda kalmak sınıfsalmış. inisiyatif almak, bağımsız davranmak, sanatla ilgilenmek, zihin serbestliği ve spekülasyona açık olmak sınıfsalmış. faydacılığımız sınıfımıza dayatılmışmış. kendine güven ve risk almak sınıfsalmış, kural ihlali, gündelik put kırıcılık sınıfsalmış, konformizm yerine tahrip edicilik, artık patronlarımızın bizden istediği buymuş. geniiş deneyimler ve perspektifler sınıfımıza işi için lazımmış. tahrik edici ve göz alıcı olan imiş işimiz, insanı işkolik edermiş. ama o yaratıcı sıçramaya gelene kadar da o kadar yaratıcı olmayan bir disiplin, çalışma, ter ve kan sarfiyatı lazımmış, çalıştıkça çalışmakların büyük kısmı aslında sıkıcı hazırlanmaklar ve zarlar atıp durmaklardan müteşekkilmiş. yaratıcılığı beklemek, işlerin yürümesi için kuluçkaları sermek, oh ne belirsizmiş herşey ama yine de evden daha keyifli olan o çalışma mekanlarında oturup çalıştıkça çalışırsak sonucu alacağımızı bilmek ve işine aşık olup yalnızlaşmak, bu da sınıfsalmış. insanın kendinden motivasyonlu olması ve ödül beklememesi sınıfsalmış. iş yerinden ve organizasyonlardan bir tek yaratıcı olmaklığına izin verilmesini beklemek sınıfsalmış. sadece işyerinin iyiliği için yeni fikirler üretmek isteği değil, işyerinin risklerine ve sorunlarına ortak olmak, ayrıca freelance adı altında fasonculuk etmek de, sınıfsalmış. meslektaşları orada çalışırken iş yerini terkedememek kadar meritokrasi de sınıfsalmış. servis endüstrisini gece gündüz uşağı olarak işe koşmak sınıfsalmış. hayır kuruluşlarıyla ilgili olmak, içinde olduğu toplulukla ilgili sorumuluk duygusu sınıfsalmış. tatil istemek sınıfsalmış. kendine saygı ve kendini gerçekleştirme isteğinin ön plana geçmesi sınıfsalmış. eğlenmek, iyi birşey yapmak, katkı yapmak ve öğrenmek için çalışma düşüncesi sınıfsalmış. uzun uzun bir yerde çalışmamak, işten işe geçip durmak sınıfsalmış, kendi işini yapar gibi olup kendini sürekli teslim tarihleri, müşteri kaprisleri ve iş fasonlayanların taleplerine yetişirken bulmak sınıfsalmış. iş güvencesi yerine kişisel yeterliklerin geçmesi ve kendi başına güvencesiz, dünyaya atılıp bırakılmış olmak sınıfsalmış. kendi eğitimine inanılmaz miktarlarda para ve zaman harcayıp durmak öğrenciliğini asla bitirememek sınıfsalmış. paradan çok işin doğasına ve iş ortamına değer vermek sınıfsalmış. yaşayacağı yeri iş olanağından önce yaşam kalitesine göre seçmek sınıfsalmış. meydan okuma ve sorumluluk sevmek sınıfsalmış. çalışma takviminde, giyim kuşamında, iş ortamında, kafa yapısında ve iş görme tarzında esneklik arzusu sınıfsalmış. günyüzü görmemiş beyaz yakalarını tarz sahibi elbiseler altında saklamak, sıkıştırılmış bir zamanda her zamankinden çok çalışmak ve her anını değerlendirmeye çalışmak, bunlar da sınıfsalmış. iş yerlerinin daha cool olmaları ve evden daha keyifli yerler olmak istemeleri sınıfımıza yönelikmiş. birarada hem lak lak, hem istendiğinde yoğun konsantrasyon olanağı arayışı sınıfsalmış. gittikçe daha koşturmacalı daha stresli ama o kadar da keyifli ve heyecanlı olmaya başlamak sınıfsalmış; serbesti ve gönüllü kölelik birarada gidiyormuş, sınıfsalmış, kontrolün böyle incelikli yöntemleri gerekiyormuş, insanların gönüllü köleliği olmadan yaratıcılık çalışmıyormuş, iş yerleri bizi baştan çıkarmak isterken biz de baştan çıkarılmak istiyormuşuz. biz ne istiyormuşuz? bize değer veren, bize heyecan verici, meydan okutucu meşguliyetler sağlayan, iyi yönetilen ve bir ölçüde stabil bir iş ortamı sağlayan ve yaratıcılığımızın ve bireyselliğimizin tam kapasitesini kullanmamıza izin veren iş yerleri. çok çalışmaktan değil de yapmak istediklerimiz için yeteri kadar zaman bulamamaktan şikayet etmek, o sınıfsalmış. koşturup durmak, takvimimizi dönem dönem değiştirebilmek, sonra aynı gün içinde iş olan olmayan şeyleri birarada yapmak, okulda stüdyo, sora kırtasiye işi, sora kampüste bürokrasi, sora kütüphane, snra havuz sora okulda geri gelip ahbaplarla sohbet ederken bir yazıyla uğraşmak ve son bir şarap içerken gece yapacaklarını kurgulamak, bunlar da sınıfsalmış. bu kadar alakasız işleri birarada yaparken hızlıkafa geçişleri yapmanın zorluklarından şikayet etmek de sınıfsalmış. hayatının erken aşamalarında çok çalışmak ve sonrasını garantiye almaya çalışmak sınıfsalmış. deneyim için tutkulu arayış içinde olmak, aktif katılımcı etkinliklerde yer almak istemek, deneyim ekonomisinin yükselişi, skuba, snowboard, kaya, paraşüt, bungee, paket macera sınıfsalmış. kafayı uzun uzun bisiklete binerek rahatlatmak ve efor sarfederek temizlenmek sınıfsalmış. daha organik, otantik ve sokak seviyesinde etkinliklere meyletmek, tarihsel kimliği olan mekanları sevmek, önceden saati belirlenmiş olan etkinlikler yerine gidildiğinde her an orada bulunabilecek şeylerle ilgilenmek, yılda iki kere kullanılan fantazi mutfak, daha hedonistik bir ahlaka kaymak ve yaşam tarzında gittikçe bohemlere benzemek, eğlence ve sanat sektörünün genişlemesi ve incelmesi ve yükselişi, yaşanan yerde çeşitli eğlence opsiyonlarının bulunması arzusu, toplumsal etkileşim arayışı, çeşitlilik ve tolerans arayışı, hepsi sınıfımızla ve yükselişimizle alakalıymış

sınıfların oluşumunda (ortak çıkarlar ve benzer şekilde düşünme, davranma ve hissetme eğilimine sahip insanların oluşturduğu toplumsal gruplar) tüketim alışkanlıkları, yaşam tarzı seçimleri veya gelir temel belirleyici değilmiş, asıl belirleyici olan ekonomik işlevimizmiş. hayatımızı kazanmak için yaratıcı işler yapıyor olmak bizi biz kılıp aynılaştırıyormuş. diğer sınıflardan daha esnek ve görece otonom olabilen, inisiyatif alabilen, problem çözebilen bir sınıf olmalıyız. çünkü her ürünü ve iş sürecini sürekli yeniden yeniden gözden geçiriyoruz ve bunları yeni şekillerde biraraya getirmekteyiz ve teknik ve ekonomik yaratıcılık sanatsal ve kültürel yaratıcılıktan (ve aslında önüne gelen herşeyden) besleniyor. böylece artık yaratıcılık aykırı sanatçının elinden alınıyor, bizle birlikte merkeze geliyor. o artık beyaz yakalı çalışanın malı. florida yazmış bunları hep. vallahi.. okuyun.

giving a break and going down to the courtyard is about your social class, finding out new ideas while talking to your pals, in a party, in a bar, in the street and being constantly occupied everywhere, that's also a class thing. the mind doesn't stop at all, eh? you just don't know where and when it will start to give outputs and what is currently going on in it and how... that's like an incubator, you feed it, you set the suitable environment, and wait, that's also about social classes.

while constantly working, being like never working, to harness fulfillment from what you do _even if it's job proper_ is an issue about your class, to own your business and mind nothing more, to derive your prestige from peer recognition, the constant action of self-marketing, to colleagues, to potential mates, and bosses, all ensue from your class characteristics. being vulnerable to exploitation (i will be the slave of my job, as long as mindless managers don't prevent me with his vagaries _dilbert syndrome), being a long way off from politic issues and politic organizations, being preferably apolitic, at most soft-politic in all cultural production, those are taken over from your class too. defining yourself through supplied services and goods and through experiencing those services and goods and through showing yourself with those services and goods, i mean being molded into pre-defined patterns, and zealously looking after this definition is about class. saying "no one can touch my beard" is a property of my class, so are traveling around with bike, and nurturing a desire for rock climbing. asking basic questions about your life _who am i, what do i do, what am i to be, what am i to do_ and answering it as we do, getting married or breeding late -if ever, thinking about your life outside your job and getting your identity not from the organizations or social groups that you are part of, but trying to devise an individual identity, these are class things. weak social ties, temporary and loose acquaintances _instead of perennial connections like relatives_ the search for breaking free from social control and monitoring, open relationships, focusing on an ever regenerating social milieu, are also about our class. tolerance for diverse opinions, lifestyles, ethnicities and sexual preferences, is functional and contemporaneous with our classes advent. to like those little bohemians and artists strolling around, going out for small jazz clubs, street level art venues, and fancy little restaurants, and staying fit are pertinent to our class. independent behavior, an interest in arts, a mind set free, and an openness to speculation are gifts to our class. our utilitarianism, self-esteem, risk taking, rule breaking, casual iconoclasm and subversion _rather than conformism_ all are expected and demanded from us, by our bosses. broad experiences and perspectives are required by our class for their jobs, which are highly addictive 'cause they're "stimulating and glamorous".

in order to come to that creative leap, a mostly non-creative, but highly sel-disciplined toil, a considerable consumption of sweat and blood is necessary, hence unending work mostly consists of boring preparation and inefficient constant-dice-rolling. waiting for the creative moment to come, to prepare the atmosphere which it loves most, oh how uncertain, yet, if we be nice children and work hard at our workstations, which are decorated into more individualized and enjoyable places than our homes, if we believe ourselves and work harder and longer, believing that we will definitely get the results, and getting the results and also getting to be alone, those are about our class too. being self-fueled and self-motivated, wishing only to be allowed creativity just for creating ideas for an organization's sake, sharing not the profits but the risks of that organization as a regular employee, but with no job-security for sure, or under banner of "freelance" sharing risks of outsourcing organizations, these define our economic functionality. meritocracy, as much as not being able to leave workplace while colleagues are still working, is a class thing.

a need for vacation, prominence of self-esteem and self-fulfillment, working for having fun, for doing something nice, for making a contribution, and for learning, outsourcing mundane activities to ubiquitous 7/24 service servants _the contingents of service class_ with a simultaneous interest in non-profit philanthropic organizations, a feeling of responsibility i mean, are well matched with our class. horizontal job navigation, job insecurity, prominence of personal capabilities, and being thrown into this world alone, spending incredible amounts of money and time to self-education, being never able to end studentship, appreciating work's nature and environment more than money paid, choosing living place not in accordance with job options but living quality, loving challenge and responsibility, and also flexibility _in dressing, work schedule, work environment, mind-set, and working style_ are due to our class. working more than ever in a warped time, and trying to utilize every moment, an interweaving of daily schedule _where we serially chatter, deeply concentrate, go to a third place to relax, do a creative work, attend a seminar, ride a bike, swim for an hour, go back to your nice workplace and chatter, drink a glass of wine, do some paperwork, and dream of what you will do at your busy and nice night time at home; and a constant complaint about the hardships of quick mind-transitions_ this increasingly crazy rush, ensuing stress, but at the same time getting to be more and more gratified and enthusiastic, these are givens; liberty and voluntary slavery go hand in hand, class thing, those subtle methods of control are required, cause creativity doesn't work without willful slavery, organizations try to seduce us while we are willing to be seduced, what do we want? an organization that values us, providing us with challenging occupations, and a relatively stable work environment, and letting us burst out our full capacity for creativity and individuality, we aren't whining because of too much work, but of too little time. a front loaded career, a passionate quest for experience, the rise of experience economy, a need to buy participative experiences, scuba diving, snowboarding, rock climbing, cycling, bungee jumping, and any package-adventure, emptying the mind via long exercises, being inclined to more organic, authentic, and street level activities and places with a historical background, preferring activities that are not hard-scheduled but available any time, the fantasy kitchen to be used twice a year, shifting to a more hedonistic morality, and becoming more bohemian-like in lifestyle, the wish to easily find many entertainment options nearby, the rise, widening and elaboration of the entertainment sector, a need for social interaction, and a search for tolerance and diversity, they are all due to our class and its rise.

the main determinant in the constitution of the classes (which are social groups formed by people who have common interests and who tend to think, behave and feel similarly) are not consuming habits, lifestyle choices or income levels, but our economic function. what makes us into an "us" is what we do for a living. we have to be a class of people, as relatively more independent and flexible problem solvers, decision makers and creators. 'cause we constantly consider and re-consider every product and process, and bring these together in ever new ways. this technical and economic creativity is fed by almost everything including artistic creativity. thus, creativity is taken over from the artist (who is also part of our class now), brought to center, to be consigned to the white collar employee. florida wrote all these. really. read it.

4 yorum:

artik gozluge ihtiyac duyan bir okuyucun dedi ki...

"politik konulara uzak olmak, kültürel üretiminde politik olmamak", anahtar bu mu? butun bu yazdiklarini politik olmamak ile birlestirince birilerinin senin icin tasarladigi konumda kusku duymadan yasayabilirsin. uretim icin uretim. haz icin uretim. uretim afyonu.

yararli bir okuma olmus, teekkur. fekat su yazilarini biraz paragraflara ayirsan, takip edeyim derken gozlerim ayrildi:))

gonulsuz arastirmaci dedi ki...

bilmiyorum belki de daha ötesi.. yani hadi politik olalım diye değiştiremeyeceğimiz bir düzeyde... belki otantik benliklerimiz olarak sahiplendiğimiz pek çok özelliğimiz.. yani herşeyi listeleyelim bunlar bunlar iyi kısmı şunlar şunlar da kötü kısmı iyi olanları alalım güzel günler göreceğiz batının tekniği doğunun ahlakı gibi seçmece kurguları belki de olanaklı değildir... florida öyle yazmış ve bana da bir doğruluk payı var gibi geldiydi ama bu sınıfın kültürel üretiminde hep bir eleştirel durum (florida bile gül bahçesi vadetmiyor da dengeli bir hesap çıkarmaya çalışıyor, tabi bu denge arayışı hiç samimi durmuyor editör tavsiyesi gibi bir hali var), bir miktar liberal bir miktar da soldan yan bakış var, moda bu hatta...
tabi benim aklıma biriki hayal geliyor, endüstride otomasyon hayalinin yanına bir ağlı-açık fikir ekonomisi hayali ekliyorum, fikirlerin dolaşımı çok kolay artık... açık kaynak hareketini düşünmek lazım (florida örnek gösteriyor) sonra sanatsal ve düşünsel paylaşım ağlarını.. insanlar buralara para için yönelmiyorlar... tatmin kaynağı paranın kendisi değilse (ama deneyim, işe yarama ve yaratmaysa), motivasyonunu primlerden değil de akranlarının takdirinden almayı tercih eden bir sınıfın, emeğini o emeği sömüren şirketlere ve pazara sunmak yolunda bir takıntısının olmayacağı düşünülmeli..

olric dedi ki...

benim yaratıcı sınıf ve şehir konularıyla hiç alakam yok ama nedense duyunca içimde pis hisler uyanıyor.bilemedim.dolayısıyla istenilen şekilde yorum da yapamayacağım.belki sonra.sonra sen bu kadar şeyi ne zaman okuyup yazıp bir de üstüne ingilizcesini yazıyorsun. ben artık işten gelince fiziksel ve zihinsel yorgunluktan uyumak dışında yarım saat tv ekranına mal mal bakarken yarın yapacaklarını düşünen insanlara dönüşmekten korkuyorum. (evet şu ana kadar öyle olmadığımı iddia ediyorum). neredeyse bir aydır hiçbir zararlı madde kullanmıyorum. işler kontroldışına çıktı, herkes de etrafa dağıldı, buharlaşalım..piza bile geldi.yatmaya öğle yemeği arası.

gönülsüz dedi ki...

ben bu kadar şeyi bir zaman okuyup yazıp bir de üstüne ingilizcesini yazıyor olmaktan ziyade, artık işten gelince fiziksel ve zihinsel yorgunluktan uyumak dışında yarım saat tv ekranına mal mal bakarken yarın yapacaklarını düşünen insanlara dönüştüğümü düşünüyorum. (çoktan.) neredeyse birbuçuk aydır zararlı madde kullandığımda basitçe "şişiyorum". işler kontroldışına çıktı, herkes de etrafa dağıldı, buharlaşacağım.. aburcubur alındı.yatmaya gece uykusu arası.